Ece Temelkuran Sözleri

Ece Temelkuran Sözleri

Sayfa İçeriği: Ece Temelkuran Sözleri Kısa, Ece Temelkuran Sözleri Aşk, Ece Temelkuran Sözleri Tumblr, Ece Temelkuran Güzel Sözleri, Ece Temelkuran Kitap Sözleri

Bu güzel sayfada sizler için en güzel Ece Temelkuran sözlerini hazır ettik. Sayfadaki Ece Temelkuran aşk sözlerini instagram ve whatsapp ile ya da kısa mesaj ile paylaşın.

ECE TEMELKURAN AŞK SÖZLERİ


Aşk, kadınlar yorulunca biter. Kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terk eder.


Acı mühim değil, umut yoruyor insanı.

İsyankar iyiliğim, kötülük gibi geliyor kulağa.

Başka türlü katlanamaz aslında kendine.

Bazı anlamlar, bazı yaşları bekliyor, sanırım.

Ölümü hatırlamaz insan, hayatı hatırlar.

Tavşan boku gibi yaşamaktansa öl daha iyi!

Bir harfle öldürebilir bir insan bir insanı.

Ne yaparsan yap sadece bir hikaye kalıyor geriye.

Acı, kendi kendine hikmet yumurtlamıyor.

İktidar, gücü zayıfladığı için şiddeti devreye koyar.

Çünkü bir erkek, bir kadının nefesi kadar.

Hayalinden daha eksik olma, beni utandırma. Gel.

İhtiyarı da genci de ölüme aynı mesafede.

Bakma sen söylediklerine, insan kendini feda etmek ister.

Kendi gözümden düşersem, bir daha ayağa kalkamam.

Bir acıda, bir sevinçte, bir kavgada, bir hikâyede erimek ister.

Bir erkek bir kadından ne zaman uzak duracağını bilmeli.

Hiçbir şey beklemediğini söyleyenler en çok bekleyenlerdir aslında.

Kafamın içinde çok şey var anne. Kitap okuyunca geçer sadece.

Belki kafam patlayacak bir gün. Çünkü hiçbir şeyi unutmuyorum ben.

Bir dua kırıntısı lütfet, benim kalbim ise senin için hep namazda.

Herkes kendi günahını unutur; ama kimse alacağı intikamı unutmaz.

Öfke, yer yenilgiyle içimizde büyüyen cüzzamlı bir çocuk alara.

Bu ülke merhametini lütfetmeden önce insana muhakkak diz çöktürür.

Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce âşık olur.

Aşk, kadınlar yorulunca biter. Kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terk eder.

Fakat sonuna kadar kırsan da zebanileri, giden bir melek geri gelir mi?

Eğer ölümü anlamlandıran yaşadığımız sürece yaptıklarımızsa, pek şansım yok.

Ağzımın sözcükleriyle konuşuyordum, kalbiminkiler boğularak siniyordu.

Hayatı siz kuracaksınız. Nefesinizi üfleyeceksiniz. Hayat… Nefesinizin yettiği kadar.

Anlıyorum Fakat sonuna kadar kırsan da zebanileri, giden bir melek geri gelir mi?

İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde; korkma desin diye.

İnanacaksın dediklerinde, hücrelerimin endoplazmik retikulumuna kadar inandım.

Dilini bilmediğin bir yerde ağlamak fenadır. Çünkü seni, senin dilinde susturacak kimse yoktur.

Nasıl kırıyorlar sonra bu kız çocuklarını? Nasıl kendilerine benzetiyorlar? Cinayet gibi.

Bütün aşklar budur. Aşk, kadınlar yorulunca biter. Kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terk eder.

Çünkü burada insanlar bir yanlışlık gibi ölüveriyor. Sen bir yanlışlık olamayacak kadar güzelsin.

Başka kadınların çaresizliklerine öfkelenen kadınlar muhakkak kendi çaresizliklerine öfkeleniyordur.

Kurnazlığı zeka zannedenlerin topraklarında nezaketiniz sizi aptal gösteriyor olabilir. Aldırmayalım.

İnsanların yüzlerindeki izlerle ilgili soru sormazsanız nezaket gösterdiğinizi değil, yüzlerini görmediğinizi düşünürler.

Her şeyi görebilecek kadar yakında, günü gelince çekip gidebilecek kadar uzakta durmayı iyi bilirim.

Herkes gülerken durup bir an bütün arkadaşlara bakıp “işte yaşamak bu” demiştim, yüzünü dağdan gelen suyu tutmak gibi.

İnsan, her şeyi unutuyor da, en ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayanı, aklını kaybetse unutmuyor.

Bana kalırsa, kendini de çok önemsiyorsun. Her yaşadığın zorluğu bu yüzden abartıyorsun. Sen merkezli bir dünyada elbette yalnız kalırsın.

Bir şehrin açık hava çiçekçilerinin başına gece bekçilerinin dikilmesi , şehirde hala çiçek çalmayı düşünen insanların olduğunu gösterir.

Sakın, dedi kendine, korkma. Bir hafta önceydi, anlamıştı. İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde, Korkma, desin diye.

Ölümü böyle iç cebinde sevgilinin resmi gibi taşıyan memleketler cenazeleri niye hep hazırlıksız karşılarlar? Bu iğrenç desenli, pis battaniyeler.

Anlayacaksınız ki hayat sizin nefesinizde. Başka hiçbir yerde, hiçbir şeyde değil. Hayatı siz kuracaksınız. Nefesinizi üfleyeceksiniz. Hayat; nefesinizin yettiği kadar.

Benim ölüm ve acı üzerine şiirlerimi kim okumak isteyebilir ki? Ben, ne papatyaları anlatabiliyorum senin gibi, ne de devrimi, ben acıyla meşgulüm deniz. Anladın mı?

Anlasana, biz yokuz aslında. Yani ellerimiz hiçbir zaman temiz olmadı. Yok yere topuklu ayakkabılar giymeyi öğrendik, kitaplar okuduk ve dolma sarma dersine çalıştık. Psikoloji ve sosyoloji okuduk ve bol bol sustuk.

Artık konuşmayanları, öylece durup cevap vermeyenleri. Vazgeçmişleri ve taşra kasabalarında hiç konuşmadan kitapların ve oyuncakların arkasında iki büklüm oturan eski solcu kırtasiyecileri.

Evlilik tatlı hanımefendi, pekguzelsozler.com porselen takımlarının desenlerine adamın yüzünden daha çok gördüğün bir münasebettir. Benim ise şükür ki , her zaman porselen takımlarından daha heyecanlı şeyler oldu hayatımda. Çin porselenlerinden daha desenli adamlar!

Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız. Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgarına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa ne kadar sevilsek tamir olmayız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir